4857 sayılı İş Kanunu, 158 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi (ILO) doğrultusunda, iş güvencesi hükümlerini ilk kez ülkemize getirmiştir. İş güvencesinin en önemli kısmını ise uygulamada artık çok yaygın olarak rastlanan işe iade davaları oluşturmaktadır.
Bu yazımızda işe iade davasının özellik arzeden konularından biri olan, mahkemenin işe iadeye karar vermesi ve işverenin işe iade başvurusunu kabul ederek işçiyi işine başlatması durumunda, önceden ödenmiş olan kıdem ve ihbar tazminatının, işe iade kararı neticesinde hükmedilmiş olan çalıştırılmadığı süre için en fazla dört aya kadar olan ücret ve diğer haklarından mahsup edilebilip edilemeyeceğini ele alacağız.
Uygulamada, işçinin geçerli nedenle iş sözleşmesini fesheden işverenler kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek bu feshi yapmış olabilmektedir. Bu fesihe itiraz eden ve işe iade davası açan işçinin davası kabul edildiğinde, işçi yasal süre içinde işverene başvurursa işveren ya işçiyi işe başlatır ya da mahkemenin hükmettiği tazminat ve boşta geçen zamana ait ücret alacaklarını ödeyerek işçiyi işe iade etmeyi reddeder.
İşçinin, mahkemece işe iadesine karar verilmesi ve işçinin yasal süresi içinde başvurması üzerine işveren işçiyi işine iade etmek isterse, işçiye işe başlama daveti yapar. İşçi bu davete icabet etmek ve işe başlamak zorundadır. Yargıtay işeciade için başvuru yapmış, işverence de davet edilmiş olmasına rağmen işe başlamayan işçinin artık “samimi” olmadığını, bu nedenle de boşta geçen zamana ilişkin ücret alacaklarını alamayacağına karar vermiştir. Ancak işverenin de işçiyi eski işine ve tüm haklarıyla birlikte iade etmiş olması gerekir.
İşçinin yukarıda belirtilen şartlar yerine gelmiş olmak şartıyla işe başlaması durumunda, eğer işveren daha önce kıdem ve ihbar tazminatlarını ödemişse, boşta geçen süreye ilişkin en fazla 4 aylık ücreti ödemek zorunda mıdır, yoksa bu miktarı kıdem ve ihbar tazminatına mahsup edebilir mi sorusu karşımıza çıkmaktadır.
Bu soruya cevabı İş Kanunu’nun 21. maddesinin 4. fıkrası vermektedir. Maddeye göre:
“İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir.”
“Yukarıdaki fıkra” olarak bahsedilen aynı maddenin üçüncü fıkrasında:
“Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir” denilmektedir.
Uygulamada işverenin işçinin rızasına gerek kalmadan bu mahsup işlemini gerçekleştirebileceği belirtilmektedir. Mahsup neticesinde işveren alacaklı durumda olursa ne olacağı hususu ise tartışmalıdır.
Bir görüşe göre bu durumda işçi bakiye kısmı işverene iade etmelidir. Diğer görüşe göre ise işverenin bu bakiye miktar için icra takibi başlatması gerektiği belirtilmektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki işverenler, bu mahsup işleminin yapılmasını işe iadenin bir koşulu olarak öne süremezler. İşçiye işe başlatmanın tek yasal koşulu işçinin işverene on iş günü içinde başvurmasıdır.