Türk Dil Kurumu'nun tanımına göre 'ETİK', "Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü" diye tanımlanmış.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)'ın web sitesinde ise 'ETİK' şu şekilde tanımlanmış: "En basit anlamıyla insan ilişkilerinde genel geçerliliğe sahip ve evrensel olarak kabul görmüş değer yargılarını inceler. 'İş etiği' ise iş dünyasındaki davranışlara rehberlik etmek üzere geliştirilen ahlaki ilkeler bütününü kapsamaktadır."
…ve devam ediliyor:
“Günümüzde şirketler, ekonominin en önemli unsurlarından birisi olarak büyük bir güce sahiptir. Bu bağlamda, şirketlerin verimli ve başarılı olması toplumun refah seviyesini artıracaktır. Gerek sahip oldukları ekonomik güç, gerekse ürettikleri mal ve hizmetlerle toplumu etkiledikleri için; şirketlerin birbirlerine, çalışanlarına, müşterilerine, devlete, topluma ve diğer toplumlara karşı yükümlülükleri bulunmaktadır. Şirketlerin uzun vadede başarılı olabilmeleri için ise güvenilir olmalarına ve bu çerçevede etik davranışlarda bulunmalarına bağlıdır. Etik olmayan eylemler, rekabetçi ekonominin gelişmesini engelleyecek, kayıt dışı yapılara fırsat verecek ve piyasa sistemini kötü yönde etkileyerek kaynakların etkin kullanılamamasına neden olacaktır.”
Genel olarak ülkemizin ‘iş etiği’ ya da ‘iş ahlakı’ konusundaki karnemize bakıldığında;
kırık notların bolluğu hemen dikkati çekmektedir.
Gıda sektöründe, ilaç sektöründe, ihalelerde, yerel yönetimlerde vs. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir!
Asansörlerin ve bunlara ait güvenlik aksamlarının piyasaya arzından önce temel sağlık ve güvenlik gereklerini belirleyen 95-16-AT Asansör Yönetmeliği ile hizmete alınmasından sonra işletilmesi, bakımı ve yıllık kontrolleri ile ilgili hususların belirlenmesi, asansörün kullanım ömrü boyunca kontrol altında tutulabilmesi amacıyla yayınlanan Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği mevzuatımıza giren iki önemli yönetmelik olup yakında bir takım isim ve içerik değişiklikleri ile yeniden mevzuatımızdaki yerlerini alacaklardır.
Sektörümüze döndüğümüzde ise ‘Çantacı’ diye tabir edilen kesimlerden tutun da imalatçısından, montajcısına kaliteli üretim, doğru montaj ve bakım kriterlerini gözeten, mevzuata hakim ve aynı zamanda takip edebilen ve rehber edinen firma sayısı çok çok az.
Bölgesel farkındalık seminerlerinden edindiğimiz izlenimleri de hesaba katarsak; farklı uygulamalardan, kalitesiz komponentlere yönelimden tutun da bir asansörün güvenlik aksamlarının bile olmadığı ya da devre dışı bırakıldığı asansörleri en azından yıllık kontroller başlayınca daha da fazla görür olduk!
Ruhsat makamlarına hazırlanan teknik dosyadaki dökümanlara ve sahte HYB belgelerine şahit olduk.
Hatta hiçbir kriter gözetilmeden ‘ver parayı, al belgeyi’ mantığıyla uygunluk değerlendirmesi yapıldığını da çokça duyar olduk!
Hal böyleyken;
mevzuat anlamında hangi uygulamaları ve uyumlaştırmaları yaparsanız yapın, ‘işi, kılıfına uydurma’ maharetinin mevzuatı hakkıyla uygulama kriterlerinin daima önüne geçtiğini gözlemlemekteyiz.
Örnekleri daha da çoğaltılabilecek bu olumsuz tabloya bir de İş Sağlığı ve Güvenliği penceresinden baktığımızda ise durumun daha da vahim olduğu ortaya çıkmaktadır!
Düşünün, ‘Atın ölümü, arpadan olsun’ deyişinin yerleştiği bir kültürde çağdaş emniyet kriterlerinin gözetilebilmesini beklemek nasıl bir iyimserliktir!
Neticede sektörümüzde, montajcısından, bakım firmasına, imalatçısından, uygunluk değerlendirme kuruluşuna, ruhsat makamlarından, derneklerine kadar her kesim iştigal ettikleri endüstiri ile ilgili mevzuatlara tam uyum sağlamak ve ilgili otorite ve diğer paydaşlarla eşgüdüm halinde olmak zorunluluğu aynı zamanda bir ‘iş ahlakı’ konusudur.
Fakat asıl trajikomik olan durum ise Türk Dil Kurumu’nun web sitesinde ‘İŞ AHLAKI’ sorgulamasını yaptığınızda karşınıza şu bildirim çıkıyor:
“iş ahlakı sözü bulunamadı!”