Türkiye, bu günlerde 2023 hedeflerinin gerçekleşmesinin zorluğunu dillendirken, diğer tarafta hükümet açıkladığı reform paketinde içinde bulunduğumuz konjonktürel sürece uygun adımlarıyla iş hayatına yeni umutlar vermeye çalışıyor…
Kısa adı TİM olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ihracatın %90‘ının sanayi ürünleri olduğunu ifade ederek, katma değerli ürenlere odaklılık konusuna değiniyor. Büyükekşi, daha fazla ihracat yapabilmek için küçük KOBİ’lerin orta ve ortanın üstü seviyelere gelmeleri gerektiğini, bunun için de sektörlerde firma birleşmelerinin önemine değiniyor. Büyüyerek güçlenen KOBİ’lerin, üretimde yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünler üretmek için, Tasarım, Ar-Ge, İnovasyon ve Marka‘ya önem vermeleri gerektiğini söylüyor.
Diğer taraftan Başbakan Sayın Davutoğlu’nun Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nda (DEİK) işadamlarına yaptığı konuşmaya bakacak olursak; “Ölçeğinizi küçük tutmayın. Devletin görevi işadamlarının önünü açmaktır. Eğer biz tekrar kendi içimize döner ve dünyayla bütünleşmek iddası yerine sadece kendi çelişkilerimizle yüzleşmek gibi bir tabloyla karşı karşıya kalırsak, işte o zaman korkmaya başlayalım” diyor ve devamında, “Vizyonu ve siyasi istikrarı olan ülkelerin yükseldiğini’’ dile getiriyor.
Her iki konuşmayı da yetkin seviyelerden yapılmış büyüme ve gelişmeye yönelik vizyonist mesajlar taşıdığı için önemsiyorum. Zira, ülke ekonomisinin büyümeye ihtiyacı var. Türkiye’nin 10 yılda geldiği üst-orta gelir seviyesinde tutunabilmesi ve yukarı yönde gelir seviyesini daha geliştirebilmesi gerekiyor. Bunun da yolu üretmektir. Ancak, vizyonist söylemleri alkışlarken, üretkenliği destekleyen somut adımların atılması gerektiğini de unutmamalıyız. Zira, ihracatın artırılabilmesi için yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünler üretmek güzel de, bu nasıl mümkün olacak?
Ülkemizde tasarım ve üretime dönük eğitim veren meslek yüksek okulları yeterli sayı ve kalitede mezun veremedikleri için, firmalar nitelikli insanı mumla ararken, KOBİ’lerin neredeyse hala %50‘ye varanı kayıt dışıyken, yine KOBİ’lerin önemli bir bölümü ürettikleri niteliksiz ürünlerden kaynaklı düşük satış performansı nedeniyle kaynak yetersizliğinden bırakınız Ar-Ge yapabilmeyi, olağan işleri için mühendislere iş imkanı sağlayamıyorken, işini geliştirebilmek için yeni teknolojileri nasıl üretecek?
Yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünleri üretmekten uzak bir KOBİ mevcut ürünleriyle dış pazarlarda nasıl rekabet gücü oluşturup, satışlarını artırabilecek? Kısacası kalite ve nitelikli üretimde ciddi sorunlarımız var; gerçeklerin üstünü örterek ilerleyemeyiz.
Peki, her yer karanlık mı?
Kesinlikle değil.
Öncelikle sektör firmaları birbirini aşağıya çekmeyi bir yana bırakıp her alanda kurumlar arası işbirliği, dayanışma ve bunun sonucunda sağlanabilecek avantajlarla finansal kaynaklarını artırmanın yolunu aramalı, tasarruf ve öz kaynaklarını yeni teknolojiler geliştirmek için kullanmalıdır. Unutmayınız ki; bir sektörü büyüten, nitelikli ve değerli kılan yine o sektör firmalarıdır. Yeter ki birlikteliğin gücüne inanın ve bu hedef için, gitmek istediğiniz bir yolunuz,hep yukarı yönünüz olsun.
Acı veren yükselişte olan konjonktürel süreçteki Türkiye’nin yükselmekte patinaj yapıyor olmasıdır.